Turkish War

The images that are evoked when one speaks of the Ottomans in the West is, without fail, Muslims in prayer, harems of exotic women, eunuch guards, lavish palaces, and colorful fashions. All these things, without doubt, were indeed part and parcel of the Ottoman society and their royal court. Here we will dive into their world, their history, and their society. The rise and fall of the Ottoman juggernaut informs and influences the Middle East to this day.

In terms of geopolitics, perhaps the most seminal event of the Middle Ages was the successful Ottoman siege of Constantinople in 1453. The city had been an imperial capital as far back as the fourth century, when Constantine the Great shifted the power center of the Roman Empire there, effectively establishing two almost equally powerful halves of antiquity’s greatest empire. Constantinople would continue to serve as the capital of the Byzantine Empire even after the Western half of the Roman Empire collapsed in the late fifth century.

This small volume has no pretensions to be a history of the Russo-Turkish War of 1877-8. It deals merely with the strategy and major tactics of the decisive portion of the campaign in Europe.

The experience that everyone associates with World War I is not commonly that of the Ottoman Empire. But in the Middle Eastern Front, the British and their allies fought the Ottoman Turkish Empire under harsh desert conditions hundreds of miles from home, struggling for possession of places most people only knew from the Bible and the Koran. The fall of the Ottoman Empire would set the geopolitical scene of the new Middle East.

Кавказская война в отдельных очерках, эпизодах, легендах и биографиях - фундаментальный труд выдающегося военного историка, генерала русской армии Василия Александровича Потто. В четвертый том вошли события Турецкой войны 1828-1829 годов.

Çin komutanı Sun Zi tarafından MÖ 6. Yüzyılda yazılmış ve askeri taktik ve siyaset konuya ayrılmış olan Savaş sanatı, muharebenin temel ilkeleri üzerine dünyanın en eski ve ünlü askeri eserlerden biridir. Sun Zi, ebedi eserinde insan doğası hakkında kısaca anlatmakta, çatışma durumlarını şiddet kullanmadan çözmenin yolları, açık çatışma başlamadan önce bile nasıl kazanabileceğinizi göstermektedir.

Zweig askerlik görevini yerine getirmeyi reddedip 1918 yılında Avusturya'nın izniyle İsviçre'ye gitmiş, 9 Marttan itibaren bir yıl boyunca Zürih Gölü tepelerindeki Rüschlikon köyünde, Hotel Belvoir'da yaşamıştı. Genç ressam Ferdinand da Birinci Dünya Savaşı sırasında Zürih Gölü tepelerindeki bir köyde, içinde, kendine ait bir atölyenin de olduğu bir evde derin fakat yanıltıcı bir huzurla yaşamaktadır. Ancak savaş peşini bırakmaz, birliğe katılma emri onu sığındığı ülkede de bulur.

İkiz kardeşler, Amed ile Aziz... Etrafı dağlarla çevrelenmiş, savaşın tam ortasındaki isimsiz bir ülkede anne babalarıyla yaşayan iki çocuk. Dağların öte tarafında köpekler yaşıyor, yani düşmanları... Bölgenin savaşçı liderlerinden biri bir gün babalarını ziyaret eder ve kana kanla yanıt vermek için çocuklarından birini savaşta feda etmesini ister. Baba Zohal çıkışı olmayan bir ikileme düşer. Anne Tamara ise bu isteği kabullenemez. Üstüne üstlük Aziz kanser hastasıdır. Zaten ölüme mahkûmdur. Baba, biri hasta diğeri sağlıklı iki çocuğu arasında nasıl seçim yapar?

Yeterli insan gücünün olmaması, Hitler’i ülkede bulunan her erkekten yararlanmaya zorluyordu. Firariler, suçlular ve politik mahkumlar da aftan yararlanarak orduya kaydoluyordu. Kendilerini ceza taburlarında bulan bu askerler, en tehlikeli görevlere atanıyorlardı. İşin en zor kısmı koşulsuz itaat sağlamaktı. Gerek küfürlerle gerekse Almanca talimatlarla, bir ceza taburuna ait olduklarını ve bu yüzden dünyanın en iyi askerleri olmaları gerektiğini günde en az yirmi kere duyuyorlardı. 27. Panzer Alayı, askerlerin hiçbirinin inanmadığı bir savaşta mücadele etmek zorundaydı.

27. Panzer Alayının askerleri geri çekiliyordu. Alman şehirlerinin üzerine müttefiklerin bombaları yağarken, askerler de bu korkunç vurgunda rol alıyordu. Tanklar, dayanılmaz kış koşullarında adeta bitmeyecekmiş gibi görünen bir ölüm yürüyüşüyle Rus bozkırlarında güçlükle ilerliyordu. Binlerce mülteci yollara dökülmüştü. Rus savaş uçakları, tıpkı diğer katiller gibi alçaktan uçarak aşağıdaki mülteci sürüsünü gökyüzüne doğru yükselen tek bir kederli çığlığa dönüştürüyordu. Sven Hassel, gönüllü olarak Alman silahlı kuvvetlerindeki bir ceza taburunda görev yapmıştır.